Wednesday, 22 March 2017

ZEHİRLİ AĞACIN MEYVESİ


Silverthorne Lumber Co. v.  Amerika Birleşik Devletleri'nde kurulan dışlayıcı yasanın (exclusionary rule) bir uzantısı, 251 U.S. 385 (1920). 'Zehirli ağacın meyvesi' doktrini dışlayıcı kanuna çok benzerdir. Bu doktrin altında yaşadışı tutuklama, arama veya ele geçirilen bulgular mahkemede kullanılamaz. Ama bu doktrin, önemli istisnalardan üçüne tabiidir:

1.                Yasadışı faaliyetten bağımsız olarak bir kaynaktan keşfedildiğinde,
2.                      Ortaya çıkması kaçınılmaz olduğunda,
3.                Bulunan kanıt ve yasadışı faaliyetin arasındaki ilişki zayıfladığında,
kanıtlar göz ardı edilmemektedir.

Hikayemizdeki adam aşırı hız yaptığı için durdurulduğunda aslında alkollü gözükmemektedir ama sürücü normal tepkiler vermediğinden polis bagajı açtırır. Aslında durum daha burda başlıyor, alkollü olmamasına rağmen polis sırf davranışlarını tuhaf bulduğu için izinsiz arama yapıyor. Işi asıl çıkmaza sokan durum, bunun sonucunda bulunan karısının cesedi ve parmak izlerinin olduğu bıcağın da bulunmasıdır. Eğer bıcak bulunmasaydı cinayeti bu adamın işlediğine dair kanıtlar olmayacaktı ve adam itiraf etmedikçe o "suçlu" bulunamayacakti. Ama bazı hukuki durumlarda, insanlar sırf kendilerinin suçsuz olduğunu bildikleri için bazen tuzağa düşebilir ve durumu anlattıklarında kendilerini suçlu durumda bulabilir.

Ortada bir cinayet ve suç aleti bulunmasına rağmen kanıtların kullanılmaması gerekmektedir bu etik açıdan kabul edilemez. Ama duruma bakıldığında ise adam "suçlu" görünmektedir. Bu durumda aklımıza bir sürü varsayım gelebilir, mesela adamın karısını başkası öldürüp arabanın bagajına koymuş ve bıcağın üzerinde izlerinin olması da bıcağın adamın evinden alınmiş olması olabilir veya adam uyuşturucu altında bu cinayeti işlemiş olabilir ama şuanki durumda adam "suçlu" görünmektedir. Polis, kanıtları adamın aleyhine kullanmamalıdır. Neden kullanmaması gerektiğini basit bir örnekle açıklayabiliriz. Mesela bir arkadaşımızla konuşuyoruz ve senaryo veya izlediğimiz bir filmi anlatıyoruz. Bunun sonuncunda arkadaşımız sesimizi kaydetse ve olayı anlattığımız bölümü kesip gerçek bir durummuş gibi bunu polise sunsa bunun polis tarafından kabul edilmesi sonucu çok farklı olaylarla karşı karşıya kalabiliriz. Bu yüzden polisin  her ses kaydını veya delili dikkate alıp insanları suçlaması nereye kadar varabilir? Bu yüzden yasadışı yolla elde edilen kanıtlar kullanılmamalıdır!

Bu duruma toplumsal açıdan baktığımızda bir suç işlenmesi sonucunda etiketlendiğimiz zaman suçlu olmasak bile yakınlarımız, tanıdıklarımız, ailemiz bile bizi suçlamaya çok yatkın olabilirler. Genelde insanlar olayların yüzeysel sonuçlarına odaklanır. Bu durumda insanlar otomatik ve kontrollü düşünce mekanizmalarını kullanır. Otomatik düşünceler bizim bilinçsiz olarak düşünmeden karar vermemizdir, kontrollü düşünceler ise üzerinde efor sarf ettiğimiz ve bilinçli olarak yönlendirdiğimiz mekanizmalardır. Günlük hayatta insanlar genelde otomatik süreci tercih eder çünkü daha kolay ve basittir. Burada önyargılarımız ve sosyal açıdan hangi konumda bulunduğumuz da önemli bir konudur. Bazen  olay hakkında bir şey bilmesek de bir şekilde söz sahibi oluruz. Aynı şekilde yüksek sosyo-ekonomik durumda olan bir kişi düşük olana göre durumla daha iyi ve kolay başaçıkabilir çünkü daha fazla mevcut sosyal destek ağı içerisindedir ve maddi olarak bazı önceliklere sahiptir. 

Sonuç olarak, kanıtlar kullanılmamalıdır, iyi bir soruşturma yapılmadan önce karar verilmemesi gerekmektedir çünkü çok hızlı verdiğimiz kararlar olayın arka planını görmemize engel olabilir. Keşke tüm olaylar böyle yasaları göz ardı etmeden ve her şeyi dikkate alarak polisler ve yetkililer tarafından sonuçlansa ama bazı durumlarda olaylar çok farklı çerçevede gelişiyor.




















No comments:

Post a Comment